edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ocak 2016 Pazartesi

1. Haftanın Kitabı: Yüzyıllık Yalnızlık/ Gabriel Garcia Marquez




2016 Yılında Nobel Ödüllü kitaplar okumaya karar verdim. Ve yine okumakta geç kalınmış bu kitap ilk sırayı almış oldu. Kolombiyalı yazarın Meksika' ya ilk kez gittiğinde yazdığı başyapıtıdır. 1974'de yayınlanmış ve 1982'de Nobel Edebiyat ödülü almış. Büyülü gerçekliğin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmekte. Kitap şahane. Tek sevmediğim, karakterlerin kalabalık ve benzer isimli oluşu, takip etmek çok zor oldu. 

Kitapla ilgili en güzel açıklamayı yine yazarın kendisi yapmış, kitabın arka kapağında yer alan yazı şöyle;

"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."


10 Aralık 2015 Perşembe

Koku/Patrick Süskind


Kitabın kahramanı  Jean-Baptiste Grenouille tüm insancıl duyumlardan ve duygulardan yoksun, yalnızca kokulara karşı görülmedik derecede duyarlı, istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten çekinmeyen bir katildir. Paris'te pis bir ortamda doğan adam ordaki kokuyla bir yetenek kazanır ve bunun onun için verilmiş bir yetenek olduğunu anlar. Herkesin, her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahi olan bu genç adam, kendi kokusunun olmadığını, bulunduğu yerlerde insanların kendisinden çıkan kokuyu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına sanki insanmış izlenimi verecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş, ama kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş bir dahiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde Kafka' da görülebilecek bir insanlık tragedyasının simgesidir.(Vikipedi)

Bugün sabah sabah biraz sağdan soldan çalıntı yaptım. Kitap kapağım yok, ibooks' ta okudum kitabı. Tasarımcısını bilmiyorum, ama kapak tasarımı çok iyi olmuş. Bu kapak sayesinde yeni ve güzel bir de blog buldum. Ziyaret etmek isterseniz buyrun.

Kitabımız  1985'te yayınlanmış bir bestseller. Satışa çıktığında Almanya' da olay yaratmış, aylarca liste başında kalmış bir kitap. 2006 yılında da sinemaya uyarlanmış. O yıllar benim de herkes gibi DVD kiralama ve film izleyerek sabahlama yıllarımdı. Çıkar çıkmaz izlemiştim. Filmi beğenmediğim için kitaba ön yargıyla yaklaştım hep, elim gitmedi. Aslında uyarlama filmlerinin çoğu başarısız olur biliyorum, önce filmi izlemek gibi bir talihsizlik oldu işte. 

Kitabı okuyunca anladım ki, bu kitabın filme uyarlanması imkansız. Hikayenin kendisi,detayları ve betimlemeleri çok iyi. Kitabı yeni bitirdim, filmi tekrar izleyeceğim. Başarılı bile diyebiliriz filme, göreceğiz. Aman diyeyim önce kitap.. 

8 Ekim 2015 Perşembe

41. Haftanın Kitapları: Fayton/ Gogol

Vee yine rus edebiyatı, yibe Gogol. Bu yazarı seviyorum, iyi bir sosyolog olurmuş. 
Kitapta 3 hikâye var; fayton, burun ve palto. Yazarın birden fazla hikâyesini okuduysanız farketmişsinizdir, ortak noktaları kahramanların hep yüksek mevkili devlet memurları olması. Sistemi üstü kapalı eleştirmesi hep hoşuma gitmiştir. Burun buna güzel bir örnek. Palto EBB Şehir Tiyatroları'nca geçtiğimiz sezonlarda sahnelendi. Bu sezon tekrar sahneye konulacağını sanmıyorum ama, olursa kaçırmayın derim. Aynı gün okuduğum ikinci kitap. Bir çırpıda bitti yine.  



20 Eylül 2015 Pazar

5. Gün: Martı/ ÇEHOV

Günaydın..:) Tatilde dünya klasiklerine devam. Bugün Çehov'un yazdığı ilk oyun Martı var. Tiyatrosuz olmaz. Neyse kitaba geçelim.
Göl kenarındaki bir çiftlikte bir araya gelen, ortak noktaları sanat olan 4 ana karakter var. Eski bir tiyatro aktristi irina, çok da kültürlü olmayan yazar sevgilisi trigorin, annesinin hep gölgesinde kalmış irina'nın oğlu treplev ve aktrist olmak isteyen masum nina. Oyun bu dörtlünün ilişkilerini anlatıyor. Hamlet gibi oyun içinde oyunla başlıyor. Çehov'un yazdığı dört oyundan ilki. 1896'da sahnelenmiş. 110 sayfa, bir çırpıda biten kitaplardan. Bu set beni rus edebiyatına doyuracak sanırım:) Bol kitaplı günler hepinize, esen kalın..

15 Eylül 2015 Salı

Her Gün 1 Kitap'ta İlk Gün: Dönüşüm/KAFKA

Kitapları alıp eve gelince seçtiğim ilk kitap, Franz KAFKA'nın Dönüşüm' ü oldu. Yazarın bizzat kendisini bile tatmin etmemiş olmasına rağmen, en ünlü hikâyesidir.

 Pazarlamacı Gregor Samsa, bir sabah hamam böceğine dönüşmüş olarak uyanır ve hikâye sonraki süreci anlatır. Kafka'nın yazması sebebiyle babasının onu bir parazit, ailesinin sırtında  bir yük olarak gördüğü ve bir mektubunda bunu söylediğinden bahsedilmektedir. Hikayenin yazılmasında bunun payı olduğunu düşünüyorum. Dönüşenin aslında gregor değil, ailesi olduğu sonucu da çıkarılabilir. Özellikle de 17 yaşındaki kız kardeşin değişimi rahat bir şekilde görülmekte. Özetle kitap yazarın ailesiyle ilişkisine ışık tutuyor diyebilirim. Kitap 79 sayfa, bir çırpıda okuyup bitirilen kitaplardan. İyi okumalar.