27 Ekim 2016 Perşembe
Yarım Kloş Maxi Etek
Pazarda parça kumaş alırken dikkat etmemişim, bu etek hazır kesilmiş halde elime geldi, şansın böylesi :) Sadece Tam kloştu, ben biraz daralttım, beline de lastik diktim tamam işte :)Daha önce Maxi kloş hiç giymediğim için tereddüt ettim giyerken, ama bayıldım, çok güzel, çok rahat, çok kullanışlı ve her türlü kombine açık.Bu kış bol bol, renk renk giyebilirim bu eteklerden. Hatta hergün bile giyebilirim :)
Etiketler:
dikiş,
kloş etek,
maxi kloş etek,
sew,
sewing,
sewing maxi skirt,
sewing skirt
20 Ekim 2016 Perşembe
Keten Gömlek
Bu poz verme ve selfie çekme işinde hiç iyi değilim. Zaten belli oluyor dimi :) Bu gömleği bayram tatilinde dikmiştim, fotoğraflarım diye rukiyeye giydirdim, bir aydır öyle duruyordu. Sabah ütü yapmak zor gelmese giyeceğim yoktu herhalde. Güzel olmuş güzel sevdim ben :) Kalıp eski bir gömleğimden. Böyle gizli düğme gömlekleri seviyorum. Hem hafta sonu spor ayakkabıyla, hem hafta içi topukluyla gider bu :)
Etiketler:
dikiş,
diy,
gömlek dikimi,
keten gömlek,
sewing,
sewing shirt,
sewing top
12 Ekim 2016 Çarşamba
Klasik Bluz
Dün akşam Burda Dergisinin mart sayısı elime geldi. İçindeki hazır çıkarılmış kalıbı görünce, daha ne olsun diyerek hemen kumaşı biçmeye giriştim. Tabi içime sinmeyince, tamamen bambaşka bir şey çıktı ortaya. Bu arada rengine aşık olarak aldığım bir buçuk metre canım kumaştan anca bu model çıkabildi. Ziyan oldu gitti güzelim kumaş. Neyse en azından bir parça çıktı bari :) Modelin aslı da şu:
Oluyor bazen böyle. Hem dikiş dikmeye üşendiğim, hemde dikme fikrinden kendimi alamadığım zamanlar :) Kalıp kullanışlıymış, görüldüğü gibi bambaşka modeller içinde kullanabiliyorsunuz :)
Etiketler:
bluz dikimi,
dikiş,
klasik bluz,
sew,
sewing,
sewing blouse,
sewing office top,
sewing top
11 Ekim 2016 Salı
Etnik Anvelop Bluz
Bu bluzu bayramdan sonra son bir tatil yaparız diye alelacele diktim, hiçbir yere gitmeyince kaldı öyle seneye. Altına da siyah kapaklı bir etek diktim, ikisi beraber çok bohem bir kombin oldu :) İlerleyen günlerde beraber fotoğraflayıp onu da ekleyeceğim, söz olsun.
Etiketler:
anvelop bluz,
bluz dikimi,
boho,
boho style,
dikiş,
etnik bluz,
sew,
sew boho top,
sewing,
sewing blouse
10 Ekim 2016 Pazartesi
Lacivert Triko Bluz
Etiketler:
bluz dikimi,
dikiş,
lacivert triko,
sew,
sewing,
triko dikimi
8 Ekim 2016 Cumartesi
Kot Kalem Etek
Çooook uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Dikiş dikmeye bu yıl pek elim gitmedi açıkçası. Makinemin ampulü yanınca makine bir kıymete bindi, bende birden bi dikiş dikme isteği uyandı :) O karanlığa rağmen dikiyorum bu ara bol bol.
Bu etek yine kendi temel kalıbımdan çıkardığım kalem etek kalıbı. Daha önce çizimi paylşamıştım, buradan bakabilirsiniz. Arkadan yırtmaçlı olduğu için çok rahat kullanılıyor. Temel vücut kalıbı çıkarmayı birazdan anlatacağım. Hazır kalıba gerek olmadan istediğiniz kalıbı çıkarabiliyorsunuz. Çok kolay ve tam oturan kalıplarınız oluyor.Kot etekleri seviyorum. Kot etekleri aşırı seviyorum :)
Bu etek yine kendi temel kalıbımdan çıkardığım kalem etek kalıbı. Daha önce çizimi paylşamıştım, buradan bakabilirsiniz. Arkadan yırtmaçlı olduğu için çok rahat kullanılıyor. Temel vücut kalıbı çıkarmayı birazdan anlatacağım. Hazır kalıba gerek olmadan istediğiniz kalıbı çıkarabiliyorsunuz. Çok kolay ve tam oturan kalıplarınız oluyor.Kot etekleri seviyorum. Kot etekleri aşırı seviyorum :)
Etiketler:
dikiş,
etek,
etek dikimi,
etek dikme,
kalem etek,
kot etek,
kot etek dikimi,
pencil skirt,
sew jean skirt,
sew pattern,
sewing,
sewing office dress,
sewing skirt
26 Nisan 2016 Salı
Haftanın Kitabı: Gizli Başyapıt/ Balzac
Gizli yüz, gizli başyapıt, dur bakalım nedir bu aralar bu gizlilik sevdası bilemedim. Gizli Yüz'den sonra başladığım kitap Balzac'ın Gizli Başyapıtı oldu. Nedeni çok basit, yeni aldığım 5 kitap içinden en ince olan ve otobüste bitecek olan buydu. Dediğim gibi de otobüste bitiverdi.
Kusursuzluğu ve gerçekliği arayan ressam Frenhofer'ın olağandışı hikayesi anlatılıyor kitapta. Genelde klasiklerin betimlemeleri bana ağır gelir. Mesela Vadideki Zambak'ta resmen acı çektim kitabı bitirebilmek için. Resimle uğraştığımdan belki de bilmiyorum, bu kitabın betimlemeleri çok iyi. Picasso'nun kitapla ilgili yorumu "olağanüstü" olmuş. Kötü başlayan kariyerine rağmen, Balzac üstün bir gözlem yeteneği geliştirmiş.
Etiketler:
balzac,
book,
book of the week,
dünya klasikleri,
gizli başyapıt,
haftanın kitabı,
kitap
25 Nisan 2016 Pazartesi
Geçen Haftanın Filmi: Gizli Yüz
Gizli Yüz, senaryosunu Orhan Pamuk'un yazdığı, yönetmenliğini Ömer Kavur'un yaptığı 1991 yapımı Türk filmidir. Pamuk senaryoyu Kara Kitap'taki "Karlı Gecenin Aşk Hikâyeleri" adlı bölümde bahsi geçen bir hikâyeden yola çıkarak yazmış ve 1992 senesinde kitap haline getirmiştir.
Başrolleri Zuhal Olcay, Fikret Kuşkan, Sevda Ferdağ, Savaş Yurttaş ve Rutkay Aziz paylaşmıştır. Film 1991 yılında Antalya Film Festivali'nde en iyi film ve en iyi senaryo ödüllerini, yine aynı yıl Montreal Yeni Sinema Festivali'nde en iyi film ödülünü almıştır.
Etiketler:
film,
gizli yüz,
haftanın filmi,
orhan pamuk,
ömer kavur,
sinema
20 Nisan 2016 Çarşamba
Haftanın Albümü: After Midnight/Nat King Cole
Sabah sabah paper moon ile gözümü açtım :) Bu hafta da bu efsane albümü dinlemeye karar verdim.
1. Just you, Just Me
2. Sweet Lorraine
3. Sometimes I'm Happy
4. Caravan
5. It's Only a Papermoon
6. You're Lookin' at Me
7. The Lonely One
8. Don't Let it Go to Your Head
9. I Know That You Know
10. Blame It on My Youth
11. When I Grow Too old to Dream
12. Route 66
13. I Was a Little Too Lonely
14. You Can Depend on Me
15. What is There to Say
16. Two Loves Have I
17. Candy
18. You're Looking at Me (Alternate Take)
Gün olmuş Çarşamba, olsun üzülmedik. İyi haftalar olsun :)
1. Just you, Just Me
2. Sweet Lorraine
3. Sometimes I'm Happy
4. Caravan
5. It's Only a Papermoon
6. You're Lookin' at Me
7. The Lonely One
8. Don't Let it Go to Your Head
9. I Know That You Know
10. Blame It on My Youth
11. When I Grow Too old to Dream
12. Route 66
13. I Was a Little Too Lonely
14. You Can Depend on Me
15. What is There to Say
16. Two Loves Have I
17. Candy
18. You're Looking at Me (Alternate Take)
Gün olmuş Çarşamba, olsun üzülmedik. İyi haftalar olsun :)
Etiketler:
album of the week,
Best jazz albums,
Caz,
Caz albüm,
en iyi caz albümleri,
Jazz,
Nat King Cole
13 Nisan 2016 Çarşamba
Haftanın Kitabı: Simyacı/Paulo Coelho
Paulo Coelho eskiden şarkı sözü yazarmış, çok ilginç. Fenomen olmuş kitabı simyacı 1988'de yayınlanmış. Endülüslü santiago, ailesince rahip okuluna gönderilir. Ama santiago çoban olarak dünyayı gezmek istediği için rahip okulundan ayrılır. Bir sürü alıp çobanlık yapmaya başladıktan sonra aynı rüyayı görmeye başlar. Bunun bir işaret olduğuna kanaat getirir ve falcıya gider. Falcı mısır piramitlerine gitmesini, orda büyük bir hazine bulacağını söyler. Ve santiago da piramitlere doğru yola çıkar. Yolda "kişisel menkıbe"sini gerçekleştirmesine yardım edecek bir çok işaretle karşılaşır. Ve bu işaretleri yorumlayarak kendini doğanın ve arapların deyimiyle "mektup"un eline bırakır.
Altını çizdiğim birkaç cümle;
- Basit şeyler en olağanüstü şeylerdir ve yalnızca bilginler anlayabilirler bunları.
- İnsan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle yaşamımızı değiştirmeye kalkarlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.
- Dinlemek isterseniz size ilginç öyküler anlatır kitaplar. Ama insanlarla konuşurken durum bambaşka; öylesine tuhaf şeyler söylerler ki, konuşmayı nasıl sürdüreceğinizi bilemezsiniz.
- Bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.
- Mutluluğun sırrı bütün harikaları görebilmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.
- Değeri bilinmeyen her lütuf felakete dönüşüyor.
- İnsan sevdiği için sever, aşkın hiçbir gerekçesi yoktur.
8 Nisan 2016 Cuma
Haftanın Kitabı: Son Şeyler Ülkesinde/ Paul Auster
Haftanın kitabı yine iBooks'dan. İlk defa Paul Auster okudum, bugüne kadar okumamış olmam büyük bir eksiklik. Ama telafi edilebilir :) Bu aralar distopyalara sardım, üst üste okuyunca insanı varoluşsal depresyona sürüklüyor. Bir sonraki kitap daha neşeli olacak, bir süre distopya yok artık.
Kitabın konusuna gelirsek; her şeyin yok olduğu ve geri gelmediği, yersiz ve zamansız bir ülkede, tüm umutları tükenen, artık ölümü kurtuluş olarak gören insanların ayakta kalma mücadelesi. Uzun süredir haber alamadığı gazeteci abisinin peşinden bu ülkeye gelen Anna Blume, bir yandan abisini bulmaya çalışırken, diğer yandan da hayatta kalmaya çalışıyor. Anna 19 yaşında, zengin bir ailenin kızı. İnsanların çöpçülükten geçindiğini görüp kendi de çöpçülük yapmaya başlıyor. Cinayet, hırsızlık, intihar sıradan olmuş. Artık çocuk doğmuyor, ve ümitler de yok olmuş. Daha fazla anlatmadan altını çizdiğim birkaç cümleyi de yazıyorum ve gidiyorum;
- Ne kadar geriye gidersen, ne kadar eskiye dönersen dünya o kadar güzel ve çekici görünüyor. İnsan her sabah, bir önceki gün karşılaştıklarından daha kötüsüyle yüz yüze geleceğini bilerek güç bela kalkıyor yatağından, ama uyumadan önce var olan dünyadan söz ederek kendini kandırmayı, şu anda içinde bulunduğun günün yüreğinde taşıdığın öteki günlerin anısından daha az yada çok gerçek olmadığına, yani asılsız bir hayal olduğuna inanmayı başarıyorsun.
- Gözyaşlarını da gülüşünü sevdiğim kadar severdim galiba.
- Başkalarına benzemek istemiyorum. Kurdukları düşlerin onları ne hale getirdiğini görüyor ve aynı duruma düşmek istemiyorum.
- Birşeyi görmekle, yalnızca görmekle bir parçanı kaybediyorsun sanki..."Ben şuna bakıyorum" demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem yada bir ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulasnmış olan, çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını farkedince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kemküm etmeden dümdüz bir sesle "Ölü bir çocuğa bakıyorum" diyebilmek kolay değil.
- İnsan geriye bakarsa böyle bir sorun doğuyor. Kendini olduğun gibi görüyor, dehşete kapılıyorsun.
- Herhangi bir sorunun yanıtını biliyorum diye düşündüğün anda, artık sorunun bir anlamı kalmadığını farkedersin.
- Benim adım otto, tersten de düzden de aynı. Hiç bitmiyor, hep yeniden başlıyor. Onun için de iki kat uzun yaşıyorum. Herkesten iki kat uzun..
- Sonuna yaklaştıkça söylenecek şeyler çoğalıyor. Son denen şey soyut bir kavram çünkü. Yarıda bırakmamak için kendi kendine belirlediğin bir bitiş noktası.
Etiketler:
distopya,
haftanın kitabı,
kitap,
paul auster,
roman,
son şeyler ülkesinde
25 Mart 2016 Cuma
Haftanın Filmi: Ateşi Yakalamak
Seriyi izlemeye direk bu filmden başlamış bulundum. Huy herhalde bu bende, karayip korsanları ve birkaç seri filmi daha bu şekilde izlemiştim. Tv'de tesadüfen denk geldiğim için izlediğim filmlerden, aklımda yoktu hiç. Ama sonuna kadar bitirdiğim nadir tv filmlerinden. İlkini de bir ara artık..
Katniss Everdeen ve Peeta Mellark ilk seride açlık oyunlarını aşkları sayesinde kazanmışlardır. Fakat Kapitol'un başkanı Coriolanus Snow bunu alt mıntıkalarda yaşayanlara bir cesaret emaresi olarak görür ve Katniss'la bir görüşme yapar. Bu nedenle o ve Peeta'nında bulunduğu yeni bir oyun düzenler. Tabi Katniss ve Peeta'yı öldürtme amaçlı yapılan bu oyunda birçok profesyonel savaşcıda yer alır. Fakat her şey Başkan Coriolanus Snow'un istediği gibi gitmez ve bir ilk olarak Katniss oyunda olduğu hâlde kaçırılır.
Etiketler:
Açlık oyunları 2,
ateşi yakalamak,
catching fire,
film,
hunger games 2
21 Mart 2016 Pazartesi
Haftanın Kitabı: Körlük/Jose Saramago
Jose Saramago'nun 1995'te yayınlanan ve 98 Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan kitabı bu haftanın kitabı oldu.
Konusu, körlüğün salgın hastalık gibi yayıldığı bir toplumda korku ve paniğin hakim olması sonucu ahlaki değerlerin çökmesidir. Kitapta olaylar adı bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir şehrinde geçer; hiçbir kahramanın adı yoktur, herkes sıfatları ile anılır. Nokta ve virgül dışında hemen hiç noktalama işareti olmadan yazılmıştır. 2008 yılında filmi de çekildi. Haftanın filmi de o olsun madem.
Özgün bir konusu var. Anlatımı akıcı. Henüz bitiremediğim için çok yorum yapmak istemiyorum hakkında, ama nobel almasına şaşmamalı. Nobel ödüllü yazarları okuma kararı almış olmam, bu yıl yaptığım en iyi şey olacak sanırım :)
Yazarın daha sonra kaleme aldığı ve 2004' te yayınlanan kitabı "görmek", hikayenin devamıdır.
Etiketler:
haftanın kitabı,
jose saramago,
kitap,
körlük,
nobel ödüllü kitaplar
18 Mart 2016 Cuma
Haftanın filmi: Fakat Müzeyyen Bu, Derin Bir Tutku
İsmi bir film için fazla uzun, bir o kadar da dikkat çekici her şeyden önce. Bu haftaki filmimiz de kitaptan uyarlama. İlhami Algör'ün aynı isimli kitabı 2005 yılında yayınlanmış, yönetmen Çiğdem Vitrinel de ikinci uzun metraj filmi için bu hikayeyi seçerek 2014 yılında sinemaya uyarlamış. İlk filmi Geriye Kalan da en iyi yönetmen dalında altın portakal sahibi. Film aynı yıl en iyi görüntü yönetmeni dalında altın portakal sahibi.
Başrollerini Erdal Beşikçioğlu ve Sezin Akbaşoğullarının paylaştığı hikaye, bilinmedik bir hikaye değil; kadın, aşk hakkında adamın bildiği her şeyi altüst eder. Adamın da kendi tarifiyle: "bizim buralarda kadınlarımız ayıp,yasak, günah üçgeninde sıkıştırılmış vaziyettedir. Ama öyle görünüyor ki müzeyyen bu üçgeni çoktan yırtmış, yerine bir şeytan üçgeni yaratmıştı."
Filmde en sevdiğim sahne; filmin sonunda arif ve kadının arabadan indikleri sahne oldu. Bir kadının sevgisini en çok, en içten belli ettiği an; sebepsiz yere, yersiz zamansız sevdiği adamı öpmesi bence.
Filmden sevdiğim replikler ise şöyle;
- Bazen sadece bir "çıt" sesi duyarsın.
- sevdiği kadına derdini anlatamayan, zira kendi de anlamayan bir adamın hikayesi.
- kimse hayatından memnun değil, bir tarafımız kalk gidelim diyor, öbür tarafımız otur oturduğun yerde.
- belki de ben hikaye kahramanı değildim, o da hikaye değildi.
14 Mart 2016 Pazartesi
Sipariş yetiştirmece
Bu aralar siparişler yoğun, kitaplar okunmadan bekliyor. Filmler izlenmedi. Kumaşlar kırpılıp kırpılıp bırakıldı. İlkay abla ile çok sipariş aldık bu aralar. Kendisinin canım mavi saçlarını kırpmak istemezdim ama izinsiz fotoğrafını kullanmak istemedim. Takıları bitirebilirsek çantalara geçeceğiz inşallah. Hepsi çok yakında :))
7 Mart 2016 Pazartesi
Haftanın Albümü: "Trying to Figure it Out"/Grace Kelly
"Trying to Figure it Out" albümü, 23 yaşındaki "yükselen yıldız"ın 10. albümü oldu ve 19 şubatta piyasaya sürüldü. Tüm hafta beraberiz:) Bu albüm Grace'in "Harry Bosch" adlı dizi için ve "Frank Morgan adlı bir alto saksafon sanatçısının hayatınını anlatan bir belgesel için hazırladığı çalışmaları da içeriyor. Diziyi izlenecekler listesine aldım. Albüm şarkıları ise aşağıda;
1. Blues For Harry Bosch
2. He Shot a Man
3. By the Grave
4. Ballad for MC
5. Trying to Figure it Out
6. Smile
7. Somewhere over the Rainbow
8. Hey Connection
9. Magic
10. The Other One
11. Blues for Harry Bosch (Mocean Worker Remix)
12. Amazing Grace
13. Lemon's Make Lemonade
Etiketler:
Caz,
Caz albüm,
Grace Kelly,
Jazz,
jazz week,
Trying to figure it out
Haftanın Projesi: Para Kolye
Takım olarak kullanmak için bir sıra daha kolye yapılacak. Böyle biraz sade oldu. Belki püsküllü, belki renkli bir şeyler olabilir.
Etiketler:
diy,
diy accessories,
diy necklace,
kendin yap,
long necklace,
Para kolye,
takı,
takı yap,
uzun kolye
Süet Kloş Etek
Yine direk gibi poz verdiğim bir fotoğrafla merhaba :) Biraz kırpmak zorunda kaldım o yüzden :)) 4 renk süet kumaştan 6 aydır ortaya çıkan tek ürün, daha doğrusu son zamanlarda elimde patlamadan bitirdiğim tek şey bu etek. Kloş etekleri çok seviyorum. Altına topuklu değil de bot giyince yerden bitme durmuşum biraz ama cumartesiydi o gün :)
Etiketler:
çanta,
dikiş,
kloş etek,
midi kloş etek,
midi skirt,
Midi süet etek,
suede midi skirt,
suede skirt,
süet etek,
Süet Kloş Etek
25 Şubat 2016 Perşembe
The Revenant (Diriliş)
Diriliş (özgün ismiyle The Revenant), Alejandro G. Iñárritu'nun yönettiği, 2016 yılında vizyona giren biyografik western gerilim filmi. Senaryo Michael Punke'nin 2002'de yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanarak yönetmen ve senarist Mark L. Smith tarafından yazılmıştır. Filmde sınır sakini Hugh Glass'ın (1780–1833) hayatından esinlenilmiştir. Filmde Leonardo DiCaprio, Tom Hardy, Will Poulter, ve Domhnall Gleeson gibi yıldız oyuncular rol alıyor.
Film ABD'de 25 Aralık'ta sınırlı sayıda, 8 Ocak 2016'da kapsamlı olarak sinemalardaki yerini aldı. Türkiye'de ise 22 Ocak'ta gösterime girdi.
88. Akademi Ödülleri'nde 12 adaylıkla en fazla adaylık elde eden film olan Diriliş, 73. Altın Küre Ödülleri'nde kazandığı Drama Dalında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödülleriyle en fazla ödül kazanan film olurken, 69. BAFTA Ödülleri'nde kazandığı 5 ödülle gene en fazla ödül kazanan film oldu.(Vikipedi)
Bakalım sevgili Di Caprio bu oyunculukla oscarına kavuşabilecek mi? :)) Haftasonu sırf bunu görebilmek için izleyeceğim töreni :) Oyunculuğunu bilemem, bana göre verin artık garibe günahtır. Film başarılıydı yalnız. Biraz uzun, 2,5 saat kadar sürdü. Ama sıkılmanıza fırsat kalmıyor,akıcı bir hikaye var.
Etiketler:
diriliş,
film,
leonardo di caprio,
sinema,
The revenant
Haftanın Kitabı: Veronika Ölmek İstiyor/Paulo Coelho
Beni içinde bulunduğum saçma ruh halinden kurtaran kitap bu kitaptır. İlk kez Paulo Coelho'nun bir kitabını okudum. Set halinde tüm kitaplarını almayı planlıyorum yakın zamanda. Çok sevdim.
Nasıl bir seçim, nasıl da denk geldik bilmiyorum. Okuduğum her satır içimi deliyor, tutamıyorum kendimi. Salya sümük başladım kitaba. Önce kitaptan bahsedeyim madem. Kahramanımız Veronika, hayatın kısır bir döngüden ibaret olduğunu, yaşamın amaçsızlığını düşünerek intihar eder ve başarılı olamaz. Gözünü bir akıl hastanesinde açar. Aldığı ilaçlar kalbini kötü etkilemiştir ve 5 gün ömrü kaldığı söylenir. Veronika kalan günlerini akıl hastanesinde geçirecektir. Spoiler vermeyeyim, kitabın devamında veronikanın hastanede geçirdiği günler anlatılıyor.
Çok güzel bir kitap, çok sevdim. Tabi beni bu kadar etkilemesinde birkaç ay öncesinde intiharın eşiğine geldiğim gece de var. Hayatımın amacını sorguladığım ve cevap bulamadığım o hafta, kitap alınmış ve kapağı açılmamış sırasını bekliyordu. Eşim şehir dışında görevdeydi. Sürekli kabus görüyordum,uyuyamıyordum. Yalnızlık bir yandan depresyon bir yandan derken ilaç gibi geldi bu kitap. Velhasıl kelam, başucu kitaplarımın arasında yer alacak bu kitap artık.
Çok güzel bir kitap, çok sevdim. Tabi beni bu kadar etkilemesinde birkaç ay öncesinde intiharın eşiğine geldiğim gece de var. Hayatımın amacını sorguladığım ve cevap bulamadığım o hafta, kitap alınmış ve kapağı açılmamış sırasını bekliyordu. Eşim şehir dışında görevdeydi. Sürekli kabus görüyordum,uyuyamıyordum. Yalnızlık bir yandan depresyon bir yandan derken ilaç gibi geldi bu kitap. Velhasıl kelam, başucu kitaplarımın arasında yer alacak bu kitap artık.
24 Şubat 2016 Çarşamba
Tespih..
Kocam bu ara tespihe merak sardı. Yapıyorum kopartıyor. Yapıyorum, hediye ediyor. Yapıyorum kaybediyor.. Bu sonuncu :)
Deri Küpe
Bu aralar takı işine sardım, dikiş dikmekten daha zevkli :) Güzel olan başladığın gibi bitmesi aslında, yarım kaldı mı sevmiyorum ben.. Deriden kestim klipse geçirdim ve bitti. 10 dk :))
Etiketler:
Deri küpe,
diy,
diy earrings,
earrings,
feather earrings,
kendin yap,
leather earrings,
leather feather,
takı,
tüy küpe
23 Şubat 2016 Salı
Öfke
Fury, 1945 yılının Nisan ayında, İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde geçiyor ve Komutan Wardaddy, topçu Boyd Swan, yükleyici Grady Travis, şoför Trini Garcia ve yardımcı şoför Norman'dan oluşan müfrezenin, 300 düşman askeriyle karşılaştığı ve tüm imkansızlıklarla savaşmak zorunda kaldığı 24 saati konu alıyor. Beş askerden oluşan küçük ekip, zırhlı tanklarıyla, Almanya'da savaşın ortasında kalır ve bu ekip bölgede kalan son Amerikan ordusu askerlerinden oluşur. Birlik az sayıda askerden oluşmasının yanı sıra cephane anlamında da bir hayli zor durumdadır. Gruba komuta eden Çavuş Wardaddy'nin Avrupa'nın tamamını yıkıma uğratan bu savaştaki son görevi, askerlerini Nazi birliklerinin kuşatması altında olan bu bölgeden sağ salim çıkarabilmektir. 20. yüzyılın en kanlı senelerinden biri olan 1945 yılında geçen ve müfrezenin geçirdiği bir günü ele alan savaş dramının yönetmeni ve senaristi David Ayer. Filmin başrollerini ise Brad Pitt, Shia LaBeouf ve Logan Lerman paylaşıyor.(beyazperde.com)
22 Şubat 2016 Pazartesi
Bileklikler
Küçük de olsa tatil bitti, e boş geçirmek olmazdı tabi. Eşim ve kendim için uzun zamandır örmeye üşendiğim bileklikleri sonunda örebildim. Bu örgüden yabancı sitelerde türk işi diye bahsediliyor. Öğrenene kadar canım çıktı. Fotoğrafta görüldüğü gibi bitişleri de beceremedim. Neyse daha iyilerine inşallah.
Etiketler:
bileklik,
deri kordon bileklik,
ejderha bileklik,
erkek bileklik,
Örgü Bileklik,
takı,
takı yap
21 Şubat 2016 Pazar
Marslı
Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Milyonlarca mil uzakta NASA ve uluslararası bilim insanları durmaksızın bu ‘Marslı’nın eve dönmesi için uğraşırken, ekip arkadaşları da tehlikeli bir kararın eşiğine gelecektir...
Ekim 2015'de vizyona giren Marslı'yı dün akşam izledik. Son zamanlarda izlediğim en iyi uyarlama filmlerden. 2015 En iyi Film, En iyi Erkek Oyuncu, En iyi ses kurgusu, En iyi ses miksajı, En iyi görsel efekt, En iyi yapım tasarımı ve En iyi uyarlama senaryo olmak üzere 7 Oscar Adaylığı var. Bir hafta kaldı, benim aday filmleri izleme telaşım başladı. :) Aslında en iyi erkek oyuncu oyum The Revenant'ı izledikten sonra Di Caprio'dan yanaydı, bu kez haketti demiştim:) Ama Matt Damon çok iyi bir oyunculuk sergilemiş. İzlerken ondan daha heyecanlıydım çoğu zaman :) Kesinlikle tavsiye ederim, iyi seyirler..
Tiyatro: Ağır Roman
Kolera sokağı...
Bıçak sırtında yaşanan hayatların "ağır romanları"
Hayatın dışına itilmiş, kabul görmemiş, ama yılmayıp bir şekilde ucundan tutunmaya çalışan kolera sokağı sakinlerinin birbiri içine geçmiş hikayelerini konu alır oyunumuz. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Metin KAÇAN'ın kült olmuş eserini, Barış ERDENK yönetiminde sahneye uyarladı ve 16 Şubat'ta prömiyerini gerçekleştirdi. Her zamanki gibi harika bir iş çıkarmışlar ortaya, ellerine sağlık. Salon koridoruna kurulan platformla oyun tüm salona yayılmış. Gidip bir görün derim. Oyun ayrıca 11-13 Mart tarihleri arasında İstanbul Zorlu Center' da turnede olacak. İşte oyundan birkaç kare.
Yazan: Metin KAÇAN
Uyarlayan: Zerrin AKDENİZLİ
Yöneten: Barış ERDENK
Müzik: Orhan Enes KUZU
Dekor Tasarım: Emre SATI
Kostüm Tasarım: Funda KARASAÇ
Işık Tasarım: Zeynel IŞIK
Hareket Düzeni: Sibel ERDENK
Yönetmen Yard.: Özgür ONAN
Yöneten: Barış ERDENK
Müzik: Orhan Enes KUZU
Dekor Tasarım: Emre SATI
Kostüm Tasarım: Funda KARASAÇ
Işık Tasarım: Zeynel IŞIK
Hareket Düzeni: Sibel ERDENK
Yönetmen Yard.: Özgür ONAN
Oynayanlar
Berkay AKIN
Emre BASALAK
Özlem BOYACI
Özlem BAYKARA DANACI
K.Sinan DEMİRER
Mustafa KILIKCI
Mert KIRLAK
Serhat ONBUL
Yalçın ÖZEN
Ecren CAN SERİM
Mehmet Alp SUNAOĞLU
Ayhan BEKDEMİR
Özer BİLGİÇ
Utku ÇUBUKÇUOĞLU
Gülşah ERARAÇ
Berkay Osman GÖKÇEK
Nazlı İNAN
Gamze KILIKCI
Emel ALNADY SUNAOĞLU
Orçun TİRYAKİ
Seçil Didem ÜNER
Berkay AKIN
Emre BASALAK
Özlem BOYACI
Özlem BAYKARA DANACI
K.Sinan DEMİRER
Mustafa KILIKCI
Mert KIRLAK
Serhat ONBUL
Yalçın ÖZEN
Ecren CAN SERİM
Mehmet Alp SUNAOĞLU
Ayhan BEKDEMİR
Özer BİLGİÇ
Utku ÇUBUKÇUOĞLU
Gülşah ERARAÇ
Berkay Osman GÖKÇEK
Nazlı İNAN
Gamze KILIKCI
Emel ALNADY SUNAOĞLU
Orçun TİRYAKİ
Seçil Didem ÜNER
Etiketler:
Ağır roman,
ebb şehir tiyatroları,
etkinlik,
şehit tiyatroları,
tiyatro
11 Şubat 2016 Perşembe
Tekrar merhaba..
Blog'u kapatmıştım aslında; yaptığım her şeyi kendim için yapıyorsam, başkalarına bir faydası yoksa burada ne diye paylaşıyorum, kime ne faydası var deyip kapattım. Sonra bir eksiklik hissettim, içimi döküp rahatlıyorum bütün bu saçma şeyleri yapınca.
Ortalıktan kaybolduğum bu dönemde hiçbir şey yapmadım. Sebebini bilmediğim çok zor bir dönemden geçtim. Depresyon bu; mantıklı bir sebebin olup olmayışıyla ilgilenmiyor. Bu aralar çok "boş" yaşıyorum, böyle boş yaşamaya alışık olmadığımdan bünye yadırgadı galiba :)
Bu yıl listeler devam edecek; baştan söyleyeyim ilk zamanlar biraz geride kalabilirim. Yetişmeye çalışacağım şimdi, tempoyu artırmayı planlayıp saçma yerlere sapacağım biliyorum. Ama daha önemlisi yeni bir ben olacak bu yıl. Kulağa çok bencilce geliyor farkındayım, ama içimi çürüten, ömrümü kemiren tüm negatif durum ve insanları hayatımdan uzaklaştıracağım bu yıl. Hayat müşterektir, ilişkilerde iki tarafında çaba sarf etmesi gerekir. Aynı anlayışı fedakarlığı göstermeyen insanların canları sağolsun, hepsinin yolu açık olsun. Benim ve eşimin huzurunu bozan her şey benden uzak olsun artık.
Yaşımız başımız belli, kimseye nasıl davranması gerektiğini öğretecek değilim. Ama bende de peygamber ahlakı yok. Kararımın sonuna kadar arkasındayım. Her neyse, anladığınız üzere bir takım sıkıntılar yaşandı bu süreçte. Haftaya izne ayrılıyorum inşallah (daha amirimin haberi yok bu karardan :/) Bu haftayı da saymazsak, bir hafta sonra görüşmek üzere.
19 Ocak 2016 Salı
4. Hafta Albümü: M-U-S-I-C/Elif ÇAĞLAR
Geçen Hafta dediğim gibi, Elif Çağlar'a bayıldım. Bu hafta da ilk albümü m-u-s-i-c var listede. Albüm 2010'da piyasaya çıkmış. Söz ve müziklerin tamamı yine kendisine ait. "Circus Love" isimli şarkı "Sirk Aşkı" filminin soundtrack'i. Filmi izlemediğim için diğer şarkılar filmde kullanıldı mı bilmiyorum. Ama fragmanını izleyeceğim en kısa zamanda. Müzikleri bile izlemek için geçerli sebep olur benim için. Albümde yer alan şarkılar;
2. Everyone's Error
3. Circus Love
4. Jamaica
5. Say Where You're At
6. Don't Cry For Me
7. Home
8. Just Because
9. Should I Trust You?
10. Everybody's an Artist in New York
11. Universal Love (Feat The Curly Trio)
2. ve 3. Hafta Dikişleri: V yaka Siyah Bluz ve Süet Kloş Etek
Nazar mı değdi ne, iki haftadır ne diksem elimde kalıyor :)) 2. haftanın işi V yaka salaş bluzdu. Jarse kumaştan bir güzel kestim, diktim derkeen, benim çamur lekesi sandığım şey meğer boya gibi birşeymiş! Bugün ütülerken fark ettim. Sağlık olsun, allahtan çok uğraştıran birşey değildi. (Züğürt tesellisi) Fotoğraflamaya değer bulmadığım için hiiiç uğraşmadım :)
2. fiyaskoda 3. hafta dikişi Süet kloş etek. Hayvan gibi şii yaptığım için kumaş elimde kaldı bu sefer auhaua :D kumaşı kesmekle uğraşmayayım dedim, düz gider bu dedim, cart diye ayırıverdim :D Bir de yelek kesmiştim, onu dikeceğiz artık napalım. :D :D Kocam bilse hunharca dalga geçer :D
Hepsi tembellikten işte, kolayına kaçıveriyorum bu aralar herşeyin. Hafta sonuna kadar faaliyet raporu yetişecek, haftasonu misafir gelecek, temizlik var ohooo.. İş olduğunu bilseymişim anamın karnından çıkmayacakmışım valla ..:)
Velhasıl kelam, 2. ve 3. haftaları fire olarak kaydediyorum. Hepimizin canı sağolsun. :))
2. fiyaskoda 3. hafta dikişi Süet kloş etek. Hayvan gibi şii yaptığım için kumaş elimde kaldı bu sefer auhaua :D kumaşı kesmekle uğraşmayayım dedim, düz gider bu dedim, cart diye ayırıverdim :D Bir de yelek kesmiştim, onu dikeceğiz artık napalım. :D :D Kocam bilse hunharca dalga geçer :D
Hepsi tembellikten işte, kolayına kaçıveriyorum bu aralar herşeyin. Hafta sonuna kadar faaliyet raporu yetişecek, haftasonu misafir gelecek, temizlik var ohooo.. İş olduğunu bilseymişim anamın karnından çıkmayacakmışım valla ..:)
Velhasıl kelam, 2. ve 3. haftaları fire olarak kaydediyorum. Hepimizin canı sağolsun. :))
3. Hafta Filmi: Brave
3. haftanın filmi 2012 yapımı orjinal adıyla "Brave" oldu. Tabi ben geç kalıyorum sürekli yazmakta bu aralar. İş çok yoğun, evde trafik de çok yoğun. Dikişler sürekli aksıyor. Nasıl toparlarız bilmem. Animasyon filmleri ayrı seviyorum. Espriler bazı filmlerde çok iyi oluyor. Mesela kırmızı başlıklı kız vardı bi, 2006 yapımıydı yanlış hatırlamıyorsam, film çok iyiydi ya :)) Neyse konu dağıldı yine :)
Söz dinlemez bir prenses ve iyi bir okçu olan Merida, babası Kral Fergus ve annesi Kraliçe Elinor'un yönetimindeki krallıkta yaşamaktadır. Fakat kızıl saçlı Merida bir gün, krallığın kutsal sayılan bir geleneğine karşı çıkar ve bu hareketi yaşadığı topraklara kargaşa ve öfke getirerek, krallığı neredeyse felaketin eşiğine sürükler. Merida'nın bundan sonraki görevi hem ülkesine tekrar huzur getirmek hem de anne babasının kalbini geri kazanmaktır. Merida üzerindeki lanetle savaşırken gerçek cesareti ve doğruluğu da keşfedecektir.
Anne olsaydım, çocuğumla izlemekten çok keyif alırdım bu animasyonları, anne-çocuk için bence çok güzel bir etkinlik olur. Çocukların değil ailelerin daha çok izlemesi gerekli. Aile bağlarının önemini vurgulayan çok güzel bir film. Tabi aileler daha iyi bilir, bana konuşması kolay :) Çocuksuzlar da izlesin derim ben, valla tek başıma da gayet güzel vakit geçirdim :)
17 Ocak 2016 Pazar
3. Hafta Kitabı: Yolda/Jack Kerouac
Beat kuşağı yazarlarından Jack Kerouac'ın 1951'de yayınlanan kitabı yolda, çoğunlukla yazarın kendi anılarından oluşuyor. Yazar ve arkadaşlarının amerikayı boydan boya dolaşmalarını konu alıyor. Yayınlandığı dönemde amerikan gençliğini büyük ölçüde etkilemiş bir kitap. Daha bitiremedim, ama altını çizdiğim birkaç cümleyi paylaşayım;
- “Çünkü benim adam dediklerim sadece çılgınlardır, yaşama çılgınları, konuşma çılgınları, çok şey isteyen, hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen tipler, yıldızların arasında örümcekler çizerek parlayan ve en ortalarındaki mavi ışığı görenlere "Vay canına!" dedirten o muhteşem sarı maytaplara benzettiğim kişiler.”
- “Sal, ova kızılderililerinin sevdiğim yanı, yüzdükleri kafa derilerinin sayısını hesaplayıp söyledikten sonra kapıldıkları utangaçlıktı.”
- “Eserden o kadar etkilendim ki, bir süre için, yaşadığım hayatın çılgınlığını unutup Beethoven'in kederli seslerinde ve hikayesinin zengin Rembrandt renklerinde kayboldum."
- “Zindan taşlarının, kasvetin adamıydı onlar: Amerika'nın, yeraltından çıkmış son moda sefil insanları, yavaş yavaş benim de karıştığım yeni bir asi kuşak."
- “çünkü hayat kutsaldır ve her ânı değerlidir.”
15 Ocak 2016 Cuma
3. Hafta Caz Albümü: Misfit/Elif Çağlar
Bu haftanın caz albümü Elif Çağlar'ın ikinci albümü olam "Misfit". Akbank Caz Festivali bünyesinde Anadolu Üniversitesinde konser verdi, ikinci yıl yine bilet almama rağmen gidemedim. Albümü dinledikten sonra kaçırdığıma daha bir pişman oldum. Çok başarılı bir albüm olmuş, sahnede dinlemek apayrı olurdu. Ses, yorum, sözler, herşeyi çok güzel. Albümdeki tüm sözler kendisine aitmiş. Haftaya da ilk albümü listede olacak. Dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Elif Çağlar'a bu albümde Eric Harland, Harish Raghavan ve Aaron Parks eşlik ediyor. Albümdeki parçalar;
1. You are Safe
2. A Misfit
3. Catch Us If You Can
4. Before
5. Get Out Get Out
6. Follow You
7. The Books
8. Grown Up
9. Man Down
10. Pieces of Heaven
2. Haftanın Filmi: The Way Back
Kardeşim Özkan'ın öve öve bitiremediği filmi geçtiğimiz hafta sonunda izleyebildim. Bu aralar sağlık sorunlarım nedeniyle hiçbir şey yapamıyorum. Temizlik bile yapamadım doğru dürüst. Daha ikinci haftanın yazılarını bitiremedim. Üçüncü haftayı kusura bakmazsanız tek yazıda çıkarıvereyim diyorum. Şunu da bi gireyim de.. :)
Film 2011 yapımı. Polonyalı Sławomir Rawicz'in 'The Long Walk' isimli kitabından uyarlanmış. Oldukça ilginç. Kitabın 1956'da yayınlanmasından ve 500.000 satıp 25 dile çevrilmesinden sonra, pek çok kişi bu olayın ve hala hayattalarsa yaşayan tanıklarının izini sürmüş, hatta İngiliz BBC kanalı da bu efsaneyi belgeselleştirmiş. Böylesine yüklü bir bilinmezlik zincirine bağlı olan bu filmi yapma fikri de, işte bu BBC belgeselini seyrettikten sonra düşmüş yönetmen Weir'ın aklına.
"1940 yılında Sovyet Rusya’ya bağlı Sibirya çalışma kampından özgürlükleri için kaçtıktan sonra 6000 km yürüyerek Gobi Çölü'nü aşıp Hindistan’a ulaşan bir grup esirin yaşadıkları macerayı ve dramı ustalıkla anlatan gerçek olaylara dayanan bir yol öyküsü... " olarak özetleyebileceğimiz filmin hikayesi, geniş kadrosuyla daha da ilgi çekici bir hale bürünüyor.
Biraz yavaş ilerleyen filmlerden, ama akılda kalıcı, etkileyici bir film. Boş bir akşamınızda keyifle izleyebileceğiniz bir film.
11 Ocak 2016 Pazartesi
2. Haftanın Kitabı: Hayvan Çiftliği/George Orwell
Bu yıl sadece nobel ödüllü kitaplar okumaya karar vermiştim, düşündüm de hepsini okumak için acelem yok :)
George Orwell daha çok 1984 romanıyla tanınmakta. Bende 1984 le tanıdım kendisini. 1984 distopik romanlar arasında kült olmuş bir kitap. Hayvan çiftliği de aynı şekilde yergilerin başyapıtı olarak kabul ediliyor. Kitabın arka kapağında 1940'lı yılların "reel sosyalizm" ini eleştirdiği belirtilmiş. Kitap özeti olarak arka kapak yazısını olduğu gibi aktarıyorum:
" Hayvan çiftliğinin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir toplum oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar kısa sürede önder bir takım oluşturur, ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasa da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır."
Domuz Napoleon ve köpekleri hiçbirimize yabancı değil. Kitaptan sevdiğim alıntıları sona sakladım. Mutlu haftalar..
- İnsan üretmeden tüketen tek yaratıktır.
- İnsana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeyin.. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı hepimiz kardeşiz.
- Pırıl pırıl bir ilkbahar akşamıydı. Çiftlik gözlerine hiç bu kadar güzel görünmemişti. Birden burasının kendi çiftlikleri olduğunu hatırladılar, bu toprakların her bir karışı onlarındı. Clover'ın gözleri yaşardı. Düşüncelerini dile getirebilse, yıllar önce insan soyunu alaşağı etmek üzere yola çıktıklarında, hedeflerinin asla bu olmadığını söyleyecekti.
- Dışarıdaki hayvanlar bir domuzların yüzüne, bir insanların yüzüne bakıyor, ama onları birbirinden ayırt edemiyordu.
8 Ocak 2016 Cuma
2. Hafta Albümleri: Lois Armstrong ve Aga Zaryan
Remembering Nina&Abbey/ Aga ZARYAN
Aga Zaryan, adını bilmediğim ama şarkılarını sevdiğim Polonyalı caz solistidir. Kendisi gibi farklı ses rengine sahip sanatçılara bayılırım. 2004 ve 2005' de en iyi caz vokalisti seçildi. Polonyanın caz kraliçesi olarak anılıyor. Nina Simon ve Abbey Lincoln şarkılarının yer aldığı müthiş bir albüm olmuş. Albümde yer alan şarkılar;
1. Don't let me be misunderstood
2. Wild is the wind
3. My Baby Just Cares For Me
4. When Love Was You And Me
5. Long As You're Living
6. I Want A Little Sugar In My Bowl
7. Lilac Wine
8. I Got Thunder (And It Rings)
9. Bird Alone
10. Avec Les Temps
11. Strange Fruit
12. Who Knows Where The Time Goes
13. Beautiful Land (For Jaś)
New Orleans Nights/ Lois Armstrong
Haftanın klasik albümü ise L.A.'dan. 1950'de piyasaya çıkan albümde 6 birbirinden güzel şarkı var;
1. Panama
2. New Orleans Function
3. Struttin' with Some Barbecue
4. Basin Street Blues
5. My Bucket's Got a Hole İn İt
6. Buggle Call Rag
Yoğun geçen iki haftadan sonra ilaç gibi geldi bu şarkılar. Bol müzikli haftalar olsun.
7 Ocak 2016 Perşembe
1. Hafta Dikiş: Mavi Triko Kazak
Geçen hafta misafirimiz eksik olmadı, çok yoğun bir iki hafta geçirdim. Ayaklarına sağlık arkadaşlarımın, çok güzel vakit geçirdik hepsiyle. Aynı şekilde ofiste yıl sonu olduğundan çok yoğun tempolu gidiyor bu ara herşey. E yayınlar da dolayısıyla gecikti. Bu ilk haftanın dikişi, daha ikinciyi dikmeye başlayamadım:)
Normalde işe bu kadar palaçor gitmiyorum ama bu hafta çok yorgun uyanıyorum. Giyinmeye de vaktim olmuyor çünkü işe geç kalıyorum :)) Saçı başı da dağıtmışım çalışcam diye, yakam paçam kaymış :D Takılarımın yarısı çantamda geziyor geç kaldığım için, uzun kolye de vardır dedim ama anca küpe buldum :)
Bakır saç rengi de yine değişti, ikinci ve son bakır denemem oldu, yine alışamadım. Çok yakışıyor dediklerinde bir gazla boyuyorum, içime sinmeyince değiştiriyorum. Filtre ekleyip biraz tipi toparlamak lazımdı, ama zaten akşam çektik resmi, yine kazak görünmeyecekti.
Normalde işe bu kadar palaçor gitmiyorum ama bu hafta çok yorgun uyanıyorum. Giyinmeye de vaktim olmuyor çünkü işe geç kalıyorum :)) Saçı başı da dağıtmışım çalışcam diye, yakam paçam kaymış :D Takılarımın yarısı çantamda geziyor geç kaldığım için, uzun kolye de vardır dedim ama anca küpe buldum :)
Bakır saç rengi de yine değişti, ikinci ve son bakır denemem oldu, yine alışamadım. Çok yakışıyor dediklerinde bir gazla boyuyorum, içime sinmeyince değiştiriyorum. Filtre ekleyip biraz tipi toparlamak lazımdı, ama zaten akşam çektik resmi, yine kazak görünmeyecekti.
Metresini 5 tl'ye aldığım triko kumaştan diktiğim bu salaş kazak, 40 tl vererek aldığım, bilindik marka ama ucuz kumaştan dikilen kazaktan daha güzel oldu. Kumaşın üzerine iğneleyip kesiverdim gitti. 2 aydır kesilmiş bekliyordu, yarım işlerden başladım dikişe bu yıl. Kumaş ucuz olunca ziyan olacak korkusu olmuyor bende pek:) Bugün işte giydim, çok beğenilince ben de daha bi çok sevdim. Bu aynı kalıptan diktiğim üçüncü kazak. Bir kayık yaka, bir v yaka var, daha üç tane kesilmiş bekliyor:) Bol bol giyilecek bu model bu kış.
Etiketler:
dikiş,
salaş kazak,
sew,
sewing,
triko dikiş,
triko kazak
4 Ocak 2016 Pazartesi
1. Haftanın Kitabı: Yüzyıllık Yalnızlık/ Gabriel Garcia Marquez
2016 Yılında Nobel Ödüllü kitaplar okumaya karar verdim. Ve yine okumakta geç kalınmış bu kitap ilk sırayı almış oldu. Kolombiyalı yazarın Meksika' ya ilk kez gittiğinde yazdığı başyapıtıdır. 1974'de yayınlanmış ve 1982'de Nobel Edebiyat ödülü almış. Büyülü gerçekliğin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmekte. Kitap şahane. Tek sevmediğim, karakterlerin kalabalık ve benzer isimli oluşu, takip etmek çok zor oldu.
Kitapla ilgili en güzel açıklamayı yine yazarın kendisi yapmış, kitabın arka kapağında yer alan yazı şöyle;
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
1. Hafta Filmi: Düğün Dernek 2: Sünnet
Haftasonu sinemaya gittik. Sinemayı eşim sever, ben oldum olası o karanlık ve gürültülü salonları sevmedim. Düğün Dernek 2 ortak seçim oldu. Film Selçuk Aydemir filmi. İlk filmi izlediyseniz zaten konuyu biliyorsunuzdur. İlk filmde apar topar evlenmeye karar veren oğlu Tarık'a (İnan Ulaş Torun) kısıtlı imkanlarla düğün yapmak isteyen baba İsmail (Rasim Öztekin), ve ona yardımcı olan arkadaşları tüpçü Fikret (Ahmet Kural), Çetin (Murat Cemcir), Saffet (Barış Yıldız) ve Yılmaz'ın (Şinasi Yurtsever) başından geçen maceralar anlatılıyor.
İkinci filmde ise İsmail bu kez de torununun sünnet düğününü arkadaşlarıyla organize etmeye çalışıyor. Benzer maceralar atlatılıyor. İlk film daha güzeldi, devamı çekilecek bir film değildi bence. Ama eğlenceli. Çok güldüm :)
3 Ocak 2016 Pazar
1. Hafta Filmi 1: İnterstellar
2016 yılının ikinci gününden selamlar. Tatil nasıl yoğun geçti anlatamam. Bir tek yılbaşı akşamı yalnızdık, o kadar. Dün akşam filmin sonunu zor izledim valla, o derece. Neyse filmi geçen yıldan beri eşimle birlikte izleyelim diye bekledim, onu da sarmadı, sen izle dedi :)
Filmimiz Christopher Nolan imzalı epik bilim kurgu filmi. 165 milyon dolar gibi dev bir bütçeyle çekilen film 2014 de vizyona girdi. Ve sıkı durun; 675 milyon dolar gişe hasılatı yaptı. Filme bayıldım, gezegenler arası seyahat, zaman ve izafiyet teorisi, kurt deliklerini belgesel tadında tespitlerle izleyiciye anlatıyor. Sanat ve bilimi buluşturan başarılı bir örnek bence. Konuya ilgi duymayan, sadece film olarak ele alacak izleyiciler biraz sıkılabilir. Eski nasa pilotu cooper, dünyanın yaşanmaz bir yer olması sebebiyle yaşanabilir gezegenler bulmak ve koloni kurmak için araştırmalar yapan nasa tarafından, hile hurdayla tekrar göreve çağrılır. Çocuklarını geride bırakıp bu yolculuğa çıkmayı kabul eden cooper'ın astronot ekibiyle bir kurt deliğinden geçerek yıldızlararası mesafeyi kısaltması ve yaşanabilir yeni bir gezegen bulması gerekmektedir. Kip Thorne'un solucan delikleri teorisine dayanıyor.
Film 170 dk. civarında. Tatil için iyi bir seçimdi.
Film 170 dk. civarında. Tatil için iyi bir seçimdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)